28 Haziran 2020 Pazar

DOSTUMA


Bugün çok ağladım, gözlerim biber dökmüş gibi, keyfim yok,
dinle söylüyorum sebebini…

09.Mayıs.2009 saat 16:00 / Cumartesi
Ortaköy’deyim,
Hani bana yolunu senin öğrettiğin.
Gelirken buraya, beraber gittiğimiz yerlerin
Mesela; Feriye, Çırağan... önlerinden geçtim
Kim bilir buradan belki Bebek’e de geçerim
Bugün bir şey fark ettim:
Geç mi kaldım, çoktan mı bilmeliydim,
görmezlikten ve anlamazlıktan gelmiş olabilir miyim?
Yerin bomboş kalmış, dolduramamışım o kara deliği...
Dostluk değil hiç biri yaşadıklarımın
arkadaşlık diye bir şey sanırım sadece...
Bir tek senmişsin
Bunlar değil özlediğim
Öylesine, ayda 1-2 kere toplu buluşmalar, sınırlı sohbetler,
hal hatır sormadan geçebilen günler, haftalar...
İstediğinde; belki sadece bir sevinci
ya da kederi, hayatı be sadece, hayatı paylaşmak için ihtiyaç duyduğunda
ve belki sırf özlediğin için sebepsiz...
geceymiş - sabahmış bakmadan, saatsiz telefon edememeler,
'geçiyordum' deyip kapısını çalamamalar...
Bu değil benim dostluktan bildiğim
İdare ediyoruz işte
Sıradan, öylesine
Ben bunu hiç sevemedim.
Diyorum ki vazgeçsem mi hepsinden?
...ya yalnız kalırsam ama?
Oysa şimdi ne ki?
Zaten yalnızım, kalabalıklar nafile...
ruhumu tamamlamadıktan sonra hiç biri
vakitleri geçirmek için mi sadece?
Yok mu arkadaşlarım?
Var tabii... saydım 10 -12 kişi,
eklerim 2-3 daha belki ama, düşünüyorum :
Bugün bir kişi bile bulamadım o 10’ların içinden
“hadi, benimle gelsene” diyeceğim
Eminim hepsi bir yerlerde, çoktan yaptılar planlarını
Ya da kös kös oturuyorlar yoksa onlar da benimle aynı halde mi?
Ne ses, ne soluk
Kime ne diyeceğim
Hata bende mi acaba?
Yanlış mı yaptım ben de bir şeyleri,
Neden başaramadık şimdikilerle?
Ama biliyorum, bulduğumu anlasaydım yine verirdim kendimi;
hesapsız-saymadan-ölçmeden-biçmeden...

Seninle olan zamanları hatırladım hep bugün
Ne kadar da çok şey yapmışız...
Öğrendiğim diğer şeyler gibi
Ne kadar çok yeri de seninle öğrenmişim
Bebek, Etiler, Ortaköy... yani Emirgan'a kadar sahil işte
Bebek Bar, Bebek Kahve, Rumelihisar İskele Restoran
Ortaköy başlı başına bir mekân zaten
Bodrum sonra... o tatilleri nasıl unuturum;
Torba’yı çok severdin
Türkbükü’ne, Ortakent’e de giderdik.
90'ların başıydı...
O zamanlar Gölköy, Gölköy’dü Türkbükü de Türkbükü
Cılkı çıkmamıştı daha o güzelliklerin
Moda’ya taşınınca sen
Bu yakalı olduk beraber
Moda, Bahariye, Kalamış, Fenerbahçe
Her hafta sonu neredeyse buluşurduk
O beklediğin aramayıp, gelmeyince imdadına ben yetişirdim
Sinemalar, gezmeler Beyoğlu’nu unutuyordum bak az kalsın
Beşiktaş’taki gümüşçün duruyor mu acaba bakmayı
hiç akıl edemedim
Daha kim bilir neler şimdi hatırlayamadığım?
Yıldız Parkı
Ak Merkez ikinci adresimizdi bir ara

Ben seni nasıl kaybettim?
Sadece DOSTLUKTU yaşadığımız bizim
Birbirimizi HER HALİMİZ ve HER ŞEYİMİZLE kabul etmiş, sevmiştik
Sadece sıcak sohbetlere, gülen yüzlerimiz içinde gülen bir çift gözle
Bir anlayışlı dinleyendi beklentimiz
bakmadan "kaç kere o kaç kere ben...?"
Ne sen düşünürdün ne de ben aklıma getirirdim
"o yapsın, ben mi arayacağım, hep niye ben"leri...
"fedakarım, enayi miyim, bencil" yoktu bizim sözlüğümüzde
bize göre olması gerekendi her şey kendi akışında...
Eksik zamanlarımızı tamamlayan iki yürektik işte
Senin o hayırsız, seni çok üzen sevgilin
Benim yaralı, iyileşmeye çalışan yüreğim
Birbirimizle birbirimizi tedavi ediyorduk bilirim DOSTTUK biz…

Bugün ağlamaktan yanıyor gözlerim
Yokluğunu hiç bu kadar derin hissetmemiştim
Şimdi asla ulaşamayacağım, sesimi duyuramayacağım bir sonsuzluktasın...
Dilerim hissediyorsun sen de oralarda bir yerlerden hislerimi...
Yerin rahattır dilerim

Ve dilerim beni AFFETTİN!!!…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SESSİZLİĞİN

24.Nisan.2009 Beni, Bu sessizliğin çıldırtıyor en çok Bir çıkıp bir kayboluşun Kasımda buluta giren güneş gibi Üşütüyor yokluğun